Page 6 - index
P. 6


6 Altın Dergi | Edebiyat ve Kültür Dergisi “Öyle inceldim hayal-i tar-u zülfünden anun Altın Nesil Okulları 7
Ey Fuzuli her gören bir mu hayal eyler beni”


HARUN DEMİR/Edebiyat Öğretmeni
Seni görmediler. Senin şikayetini gerdiğin çarmıhı Kerbela’da
buldular. istırap içinde doğdun. Seni hayal edemeyenlere hayal
kurmasını öğrettin. Sen dikeni, gül; hüznü, mesut etmedin. di-
ken ve hüzün sende gül mesut oldular.Fuzuli; hüznün şairi, şiirin
hüznü… Biz seni bir kıl gibi değil bir dağ gibi gördük. Biz seni bir
damla değil bir ırmak bildik. Fuzuli; üç dilde konuşan bilge… Yürü-
yen servi, konuşan ırmak, akıp giden yalnızlık, sevdikçe azalan
vuslat, artan ayrılık, tutuşan hasret, büyüyen hüzün…
FUZULi Oda yanmış kuru cismimde hevadan gayrı”
“Ney-i bezm-i gamem ey mah ne bulsan yele ver





Bu dünyada sen hüznün kalesiydin, seni almaya gelenler senin
sığınağında buldular kendilerini. İnsan ölünceye kadar hüznüne
mutluluk arar. Sen neyi aradın? Senin derdin aramaktı. Sen
bulunandın. Sen bir hayali suya çizmeyi başaran el, tutuşan kalp…
Sen aşkın otağında bağdaş kuran derviş…
Sen hep akşamın kapılarında güneşi içen bilge…

Sen hasret bizim diyen ses…
Sen ayrılık isteyen aşık… Fuzuli: Kalbine ilahi aşkı damla damla akıtan şair…
kalbini kum tanesine sığdıran, çöle sığmayan adam Sende fazlalık yok. Akan ve kanayan…



“Bende Mecnun’dan fazla aşıklık istidadı var “Ah-ı feryadın Fuzuli incidipdir alemi
Aşıka sadık menem Mecnun’un ancak adı var” Ger bela-yı aşk ile hoşnud isen gavga nedir”


“Öyle ser-mestem ki idrak etmezem dünya nedir “Ya Rab belay-ı aşk ile kıl aşina beni Fuzuli: Aşkın belasını aşka tercih eden gönül…
Aşkın oklarına karşı koymayı hiç düşünmedin. Aşktan gelen
Ben kimim saki olan kimdir mey- ü sahba nedir” Bir dem belay-ı aşkdan etme cüda beni” her cefayı sen sen aşka dönüştürdün. Aşk sana dönüştü. Bütün Su olup aktın Mekke’ye, yağmur olup yağdın gönüllere, gözyaşı olup
aşıklar sendeki aşkın sırrına mazhar olmak için düştü çöllere. ıslattın bütün bulutları. Bir dileğin vardı; onu dillendirdin, bütün ırmaklar
Seni bulamadılar. Seni bulamayan kendi Mecnun’u kaybetti. Ken- seni istedi. Sıraya girdi Dicle, Fırat…
di Leyla’sını kaybetti. Sadece adı kaldı aşıkların, onu da senden
Sen suyu çölde arayan adam! Baştan ayağa gam baştan başa yalnızlık… Senin dualarında kuruldu Bağdat. Aşktan ötesini aldılar. Sen müziksin, şiir sensin, söz sensin, sen aşkı söyleyince
Sen değil dünya sene idrak eyleyemedi. Senin hakikatinden habersiz uçtu saymadın.Leyla’dan ötesini okumadın. Aşk okulunda sen yandın, sen yakıldın. Aşk üzere konuştun, aşk üzere yazıldın.
kuşlar, döküldü yapraklar, paslandı gönüller. Sende damla damla biriken Mecnun ile okudun.Leyla ile ağladın. Aşkın belasını Sen aşkın kabuk tutmaz yarasını taşıyan çöl gezgini…. Dest bus-i azusıyla ölürsem dostlar
meyler sevgiliye akan ırmak oldular. Sen suya platonik sevdalı yüreği istedin. Aşkın belasına kavuştun. Aşkın belasıyla yücel-
dağlanmış bir hayalin çocuğu…. din. Sen Leyla’yı yaratıcısını anarak sevdin. Leyla’yı Fuzuli; müsikaar avcısı… Kuze eylen toprağım kılın anınla yare su”
bıraktın, Mevla’ya yöneldin. Mevla’da yok oldun. Silin-
din, adını sildin. Sana üç defa Mehmet diyenlere sen Fuzuli sesin sırrına varan çöl ırmağı…
Fuzuli dedin. Bütün kelebekler renk değiştirdi,sen fu-
“Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı zuli deyince bütün kırlangıçlar uçtu. ‘Seni güneş ısıttı, Şimdi senin toprağında susayan gönüllere su ulaştırıyor sakiler. Sen ken-
çöl soğuttu, elem pişirdi, Dicle taşırdı, Fırat serinletti, di ruhunda aşka kavuştun. Leyla mı nerede kaldı? Leyla hiç yoktu. Sade
Felekler yandı ahımdan muradımın şem’i yanmaz mı” şiir anlattı. Aşk sene sen kıldı. Zira ne diyordun: “Sensiz olman ayru mihnetten beladan bir zaman senin kalbinden çöle düşen bir aşk danesi vardı. Çölün sırrına mazhar bir
El- aman hicran bela vü mihnetinden el aman” kum danesi… Yeryüzüne dağıldı aşk…
Dağıldı yalnızlık…
Senin hayatın sevgilinin cefasına bağlı değil miydi? Üzüntün unutulmaktı. “Aşk imiş her ne var alemde
Sen feleği (dünyayı) ateşe verdin, kendin kıyıda durdun, felekler yandı
gönlündeki ateş kadar çıkmadı alevler. Senin yalnızlığına sığınan güvercin- İlim bir kıl-ü kal imiş ancak” Sendeki bilgeliği ismin halleriyle mi açıklayacağız. ‘Gözüm, canım
ler Bağdat her yıkıldığında yeniden döküyorlar gözyaşlarını. Sahi sen efendim, sevdiğim, devletli sultanım’ dedin. Şehrin tapusunu “Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
Bağdat’ta yaşadın. Bağdat kaç kez yıkıldı, sen kaç kez kurdun Bağdat’ı. Şiir sundun bir sabah henüz uyanmamışken güvercinler Süleyman’a.
senin için Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, en çok da Hz. Ali değil miydi? Sahi ne Sen kapıda kaldın. Şikayet etti bahar, şikayet etti kuşlar, şikayet Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı”
diyordun sen: Sen geldiğin dünyaya benzemedin. Reddettin, yok kaldı adın. Sen akşamın sırrına vardın, İstanbul çok uzaklarda, sen
saydın,yalnızlık dedin. Aşkı aleme sığdıramadın.Gön- İstanbul içinde, İstanbul Bağdat içinde, Bağdat senin içinde…
lünde ufacık bir yer edindi oysa aşk. Sahi sen gön-
lünü aleme nasıl sığdırdın? Bağdat Allah’ın dünyaya Fuzuli; Kerbela toprağı kokan, her bahar yalnız esen sabah rüzgarı…
“Zer nist sim nist güher nist lal nist armağanı; sen Allah’ın Bağdat’a armağanı… Senin aşk
acılarını okudukça soluğumuz kayboluyor. Biz çölde “Şad olmasın bu vakıada şad olan gönül Biraz çiğ tanesi…
Hak est şir’i bende veli hak-i nist” susuz boğuluyoruz; sen çölde yağmur…
Bir dem bela vü gussadan azad olan gönül” Biraz Dicle…
Aşk üzere yürüdün, aşk üzere eridin.
Biraz Fırat…
Senin şiirin Kerbela toprağına damla damla düşen kandır. Kerbela
toprağıdır. Zülfkar’ın elmas kılıcıdır. Senin şiirinden çöle düşen damlalar Fuzuli: Elemin şahı, mumlarla eriyen, pervanelerle yanan kalp…
ufku kırmızıya seni sarıya boyadılar. Senin sırrın toprağın kana dökülmesi,
kanın toprağı emmesi toprağın kan olmasıdır. Senin sırrın hakikattir. Senin Kerbela’da seni vuranlar Babü’s Saade’den Bağdat’a giremediler.
sırrın yalnızlığın ahıdır. “ah” bir iklimdir. Sevdanın iklimi… Giremesinler. Kerbela’da vurulan Hüseyin idi acı çeken sen. Sen
üzüntünü sunarken çöle bütün tebessümler dondu, bütün gönül-
ler yandı. Sen Hüseyin oldun, senin acın yeryüzüne dağıldı. Sen
Mecnun oldun aşk dağıldı aleme.
   1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11